DEVLETİN PİYASAYA ETKİSİ

Ekonomi Rehberim, bu yazıda devletlerin piyasalara etki etmek amacıyla kullandığı araçlar olan taban fiyat, tavan fiyat, vergi ve sübvansiyonu sizlere açıkça anlatacak. Böylece günlük hayatta duyduğumuz ve ekonomi ile ilgili olan pek çok kavramı çok daha rahat anlayacak ve öğreneceksiniz. Ayrıca önceki yazımız Ekonomi ve Rekabet Kavramı, piyasalarda yaşanan rekabeti öğrenmeniz için de güzel bir kaynak ve temel olacaktır.

DEVLET NEDEN PİYASAYA MÜDAHALE EDER?

Toplum, çok sık olmasa da hükümetlerin piyasaya ve ekonomiye müdahale etmesini ister. Ancak bu durum istenilmeyen sonuçlara kolaylıkla yol açabilir. İnsanlar, davranışlarının temelini oluşturan tüketim ile ilgili dürtülerinden kurtulamayacağı için, amacı "yanlış olarak nitelendirilen durumları düzeltmek" olan bu iyi niyetli müdahaleler yanlış sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple hükümetler toplumun tüketim davranışlarını her zaman göz önünde bulundurmalıdırlar. 

Piyasalarda ise mal tedarik etme konusundaki sıkıntılar veya fiyatlandırmada oluşan uygunsuzluklar, hükümetleri piyasaya müdahale etmeye yönlendirir. 

Bahsedilen bu durumlar sonucunda devletler taban fiyat ve tavan fiyat uygulamasını etkin hale getiriler.

TAVAN FİYAT

Tavan fiyat, bir öz kaynak, mal veya hizmet için oluşturulan maksimum yasal fiyatı ifade eder. Ancak bu fiyat uygulaması her zaman istenilen sonucu veremez. Piyasalarda yapılan fiyatlandırmanın insan davranışları sonucunda oluştuğunu, arz talep dengesi sonucu oluşan fiyatların ideal fiyatlar olduğununu unutmamak gerekir. 

Talep kanunu, fiyatların artması sonucunda tüketim isteğinin azalacağını, fiyatların azalması sonucunda ise tüketime olan talebin artacağını belirtir. Arz kanunu ise fiyatlar arttığında üreticilerin üretmeye daha çok istekli olacaklarını, fiyatlar azaldığında ise üreticilerin üretim isteklerinin düşeceğini belirtir.

Örnek olarak gıda piyasasını inceleyelim. Bu piyasada domatesin bir kilosunun 6 lira olduğunu ve bu durumdan tüketicilerin çokça şikayet edip hükümete tavan fiyat uygulaması için baskı yaptığını düşünelim. Bu durumun sonucunda hükümet, domatesin bir kilosunun en fazla 3 lira olabileceği ile ilgili bir kanun çıkartır. Bu tavan fiyat üreticilerin üretim isteklerini ciddi şekilde azaltırken, tüketicilerin tüketme isteğini de fazlaca artırır. Bu durumların nihayetinde üretim azalır ve azalan üretim sonucunda tüketiciler piyasada yeterli domatesi bulamaz. Diğer bir deyişle bu uygulama sonucunda domates 3 lira olmuştur ancak pek çok insan yetersiz üretim sebebiyle hiç domates alamamıştır.

TABAN FİYAT

Yalnızca tüketiciler, arz ve talep ilkelerinin önemsenmeden piyasaya etki edilmesini istemezler. Üreticiler de hükümetten taban fiyat uygulamasını getirmesini isteyebilirler. Taban fiyat, bir öz kaynak, mal veya hizmet için oluşturulan minimum yasal fiyatı ifade eder. 

Örnek olarak asgari ücreti kullanabiliriz. İş gücü piyasası için bu öz kaynak haneler tarafından arz edilirken, iş verenler tarafından talep edilir. Asgari ücretin artması gerektiğini politikacılardan çok sık duyarız. Bu artış sonucunda iş yerlerindeki vasıfsız iş gücünün aynı kalacağı böylece bu çalışanların daha çok kazanılacağı varsayılır. Ancak burada arz talep dengesi  gözden kaçmaktadır. Arz talebin doğal bir sonucu olarak, artan maliyetler sebebiyle işletmeler çalışan sayılarını azaltacak ve böylece pek çok insan işinden olacaktır.

Politikacıların bu durumdan kaçınma yolu şöyle açıklanabilir. Arz talep sonucunda oluşan denge fiyatı genellikle asgari ücretten fazla olur. Asgari ücrete zamlar yapılır ancak bu zamlarla da denge fiyatına ulaşılamaz. Böylece çalışan insanlar işlerinden olmadan daha çok para kazanabilirler.




Vergiler, devlet tarafından zorunlu kılınan ve devlete yapılması gereken ödemelerdir. Sübvansiyonlar ise devletin teşvik amacıyla verdiği desteklerdir. Devlet bu araçları sadece gelirleri artırmak amacıyla değil, insanları yönlendirmek ve piyasaları şekillendirmek için de kullanır.

VERGİ VE PİYASA 

Hükümetlerin tamamı, vergi uygulamasını mutlaka kullanmışlardır. Ancak biz vergi ve piyasa ilişkisine bakacak olursak vergilerin mikro-ekonomik amaçlarla kullanıldığını da rahatça gözlemleyebiliriz. Bir ürünün üretiminin azalmasını isteyen hükümet, üreticiye vergi uygulayarak üreticinin üretim maliyetlerini yükseltir ve böylece bu maliyet sonucunda bu ürünün üretimi hükümetin istediği şekilde azalır.

Verginin uygulanmasındaki temel bir amaç da devletin gelirini artırmaktır. Örnek olarak lüks tüketim vergisi, pahalı ürün ve hizmetlerin üretimini veya piyasasını etkilemez ancak ciddi bir gelir artışı sağlar.

Kullanılması yasal olan ancak sakıncalı olduğu düşünülen, aynı zamanda kullanımı da oldukça fazla olan sigara, alkol gibi ürünlerde de ekstra vergiler uygulanır. Bu vergilerle hem kazanç sağlanır hem de bu ürünlerin tüketimi azaltılmaya çalışılır.

SÜBVANSİYON VE PİYASA

Devletler, sübvansiyonu kullanarak belli bir ürün veya hizmetin üretimini teşvik etmek isterler. Bu uygulamanın sonucunda ise arz yani üretim artar fiyat ise düşer. Özellikle çiftçiler ve hayvan sahipleri sübvanse edilir. Böylece gıda üretimi daha yüksek tutulur ve bu yerli ürünlerin ihracatında fiyat avantajı sağlanmış olur. Sübvansiyon sadece üretmeye teşvik amacıyla değil üretmemeye teşvik amacıyla kullanılabilir. Böylece üretimde doğal olmayan bir azalış ve fiyatlarda beklendiği gibi bir artış olur.

Sübvansiyonların çoğu tarım ile ilgili iken, devlet ihracat yapan üreticileri de sübvanse edebilir. Buradaki amaç ise ihracatın güçlenmesi, uluslararası piyasalarda yerli üreticilerin daha etkin olabilmesidir.

Kalkınma alanında yapılan sübvansiyonlar ile belli bir coğrafi alana, üreticileri yönlendirmek ve yerleştirmek amacı güdülür.

Sübvansiyonlar sadece direkt olarak yapılmaz. Vergi borçlarının silinmesi veya azaltılması, düşük faizli kredi desteği gibi destekler dolaylı sübvansiyona örnektirler.

Yorumlar